"... -sürekli kalbine batacak bu kurşun/kalem ve sözler...-
ellerimi bir kumru yapıp gökyüzüne bıraktım. hiç uçmadı, rüzgarsız uçurtma oldu yere düştü. ben artık küsüm tüm penceresiz düşlere. düşlerimi her açtığımda kokmasını istediğim iğde ağaçları da artık eskisi gibi değil.
ilkokul önlüğü siyahına sarmalanıp tüm oyunların ebesi olarak buluyorum kendimi. ağzımda yuvarlanıyor türkçe kalıplar. "sen" diyorum. öznesin benim için. ama özenli değilsin hiçkimse için. "ben" diyorum. yüklemim senin için. ama kimse için yüklenemem bu oyunbozanlığı. "o" diyorum. "o" hiç gelmesin, sensizliği "o" da anlasın diyorum.
külrengi şimdi tüm isteklerim. bir akıntıya kapılıp, nereye gitmek istediğini bilmeden gitmeyi istemek gibi seni duymak. doğum günü unutulan bir çocuğun doğum günü şarkısı oluyorum arasıra. ayıplıyorum çocuğun gözündeki garip rüyayı. hayata küfreden bakışlarını ve saçma susuşlarını. çocuk konuşuyor: ben kendime küsüyorum.
bakışlarımı asarak gideceğim senin hiçbir zaman gelemeyeceğin yere. ben gittiğim yerden de uzakta olacağım. artık insanlara ikinci bir şans dahi vermeyeceğim kim bilir. suçlar bakışlarım olacak. hadi bir kelime daha söyle, hadi bir ses daha çıkar diye...
anlatacağımız bir şeyler kalsın geridekilere.
hani söylenmemiş sözler kalmasın’dı. şarkıların hepsi dinlensin’di. yağmurlar hep yağsın’dı. ama sen hiç ıslanmadın ki… islanmayı teni kuru olanlar ister. tenim her zamankinden daha kuru.
resmine dokunamıyorum artık. indirdim bulunduğu sol tarafımdan. hiç görmeyeceğim yerlere sakladım.
hiç alakası yok ama bir çarşamba günü seni çok aradım.
olmadık yerlere gittim. belki gelirsin diye… öyle ortalarda gezdim. kendimi apaçık ortaya serdim. çok bekledim.
beklemek bir şey değil. beklerken öyle uzun uzadıya sarmal düşüncelere dalmak, kendini uçurumdan aşağıya bırakmak kötü.
hayatımın hatasını yaptım ile hayır ben hiç hata yapmadım ikilemi arasında kaybolmak gibi.
hayat kendi kendine satranç oynamak zaten. rakibinin ne yapacağını bilmek garip bir şey. işte şimdi en güçlü rakibim ile karşı karşıyayım. az sonra ne yapacağımı biliyorum. ama engel olamıyorum.
geleceği görmek diye bir şey yoktu. daha düne kadar... "bak söylediğim çıktı." diyorum ama "keşke olmasaydı, keşke mutlu olsaydı." daha baskın çıkıyor. dememiş miydim insanları tanımak zor, çok yaşamak değil çok gezmek-görmek-okumak gerekiyor diye. yaşamak da zor! ben olsam şimdiye kadar çoktan gitmiş olurdum buralardan. -ki gitmek herkesin yapabileceği bir şey değil. mesela ben gitmek istiyorum, gidemiyorum. gitsem bile hep geriye dönüyorum. bir parçamı unuttum, bir dostun gülüşünü, sesini, bir fincan kahvesini özledim diyorum. gitmek güzel. bir yarını gittiğin yerde bırakmadığın sürece. ben aynı şehirde nefes alalım diye defalarca dönüyorum eskiye. "eski" dediğime bakma. daha dün gibi her şey. dünle birlikte gülümsemeler, hepsi geride yani. küçük insanların gölgesi uzadı sonra kalan'da. gün battı ve ben gittim...-
eksiğim. tamamlanmıyor hiçbir yanım. ne yana gitsem hep cevapsız sorular beni buluyor. güçlüyüm diyorum, bunu atlatacağım diyorum. rüya bütün gördüklerim. insanlar bu kadar utanmaz nasıl olabilir diyorum. geleceği görüyorum! geleceksin diye... sonra gelmiyorsun. iyi ki gelmiyorsun. ben şimdilerde ayaklarımı daha sert basıyorum bu dünyaya. diyorum ki; seni çok sevdim. bildiğin gibi değil. hani çok şeyden vazgeçtim bile yetersiz bir cümle şu an. artık sen sadece bir silüetsin karşımda. ben de aynada öyleyim. varım/varlığım öylesine. kendimi sevmiyorum en fazlası. ete kemiğe büründürmemeliydim aşkı. öylece kalmalıydı. en önemlisi
sen bile yakmıyorsun artık içimdeki ateşi.
dışarı çıkmak gerek bazen.
kendini gördüğün yüksek yerden aşağıya atmak...
yapabilir misin bugün?
mesela beni arar mısın?
"nasılsın" der misin?
gülüşünü ekler misin nasılsın'a?
bana yine de "özledim seni" der misin?
...
sen beni özlesen bile...
ben artık o "deniz" değilim.
ben de sana sormak isterim. -hep haklı çıkarken bu hayat yanılgısında...-
elini attığın dallar kırılırken...
nasılsın?
..."
-Alıntı-
''Keşke...Keşke...''
13 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder